28 Haziran 2010 Pazartesi

Beyin Bedava

Yazıyorum. Yazmak zorundayım.

İlkokulda saçma sapan bir günlük tutma ödevi vermişlerdi bize. Daha kalemi yeni tutmayı başarmış veletlere günlük yazdırmaya çalıştılar. "Bugün Mehmet'lere gittim. Oyun oynadık. Çok eğlendim." Bizim günlük tutmayı böyle bir şey sanmamıza sebep oldular.

Orta okul başlarında, yazabildiğimi fark ettiğim için yazmaya başladım ilkin. Hem ben bu işi yapmaktan sıkılmıyordum, hem de insanlar yazdıklarımı okumaya değer buluyordu iyi kötü.

Sonra orta okulda bir yarışma kazandım, para bile verdiler. Birkaç kelimeyi birleştirmiştim sadece, buna para vermelerine çok güldüm.

Ödül töreninde bir hanımefendi günlük tutmamı önerdi bana. O anda aklıma ilkokul anılarım geldi. Geldim gittim mi yazacaktım yine? Fakat aradan geçen yıllar ve okuduğum kitaplar sayesinde günlük tutmanın biraz daha farklı ve önemli bir şey olduğunu tahmin ettim ve denemeye karar verdim.

Lisede çok önemli bir şey keşfettim: Kelimelerin büyüsünün kızlar üzerindeki etkisini. Yazdığım aşk konulu denemeyi edebiyat hocamızın beğenerek sınıfta okumasının ardından, kızların bu kelime bombardımanı karşısında nasıl yamulduklarını görmekten büyük keyif aldım. Bir işe yaramadı ama, olsun.

Duygularımla kurduğum dünyamda müzik dinleyerek yaşayıp giderken, ara sıra düşündüğüm fakat asla tasavvur edemediğim bir şey başıma geldi. 2007 Mart'ında dedemi kaybettim. Kendisi çok güçlü karakterli bir insandı ve Şubat ayından nefret ederdi. Hayata karşı son bir oyununu daha oynadı ve Ocak ayından Mart ayına kadar yoğun bakımda mücadele etti. Şubat ayını yenip aramızdan ayrıldı. Ölüm bile onu başarısızlığa uğratamamıştı.

Bu olay dört yıllık günlük yazma merakımın sonu oldu. Çünkü bu olayın üstüne yazacak başka sözüm kalmamıştı.

Bunun ardından benim için çok daha zor bir alan olan şiir yazma çabasına giriştim. Oldukça korkuyordum okunmaya değer hiçbir şey ortaya çıkaramayacağımdan. Birkaç yıllık çabamın ardından kendi kendime okumaktan zevk alabileceğim şiirler ortaya çıkardım ve arkadaşlarımla paylaştım.

Bu şiir yazma denemeleri sırasında üniversiteye girdim. Para kazanmayı öğrenmem gerektiğini fark ettim. Daha önce dert ettiğim şeylerin ne kadar saçma olduğunu anladım. Dedemi sadece "dede" olarak tanıdığımı, halbuki onun da benzer yollardan geçerek 82 yaşına geldiğini idrak ettim; ve tabi ki aramızdan erken ayrıldığını. Türev çok önemli der dururdu, bunu da yeni anlıyorum. Onun çalıştığı atölyede staj yaptım, onun aldığı temel dersleri aldım; fakat bunu onunla paylaşamadım. Kariyer ve hayat kaygılarımı ona aktaramadım, onun yaşadıklarını öğrenemedim. Çünkü o henüz aramızdayken bunları idrak edecek yaşta değildim.

Dedem bana hep babasının yaşadığı Kurtuluş Savaşı anılarını anlatırdı. Çünkü babası savaştan nefret ettiği için bunları ona hiç direkt anlatmamış, kendisi hep sohbetlerde duyduklarından bir şeyler öğrenmeye çalışmış. O da benim ilerde bunları sormadığıma pişman olacağıma inandığı için bunları anlatırdı. Halbuki az önce de söylediğim gibi, asıl sormak istediklerimin onun gençliğinde başından geçenler olduğunu ilerleyen yıllarda fark edecektim.

Aklımdan geçen bütün bu düşünceler ve yıllar sırasında zihnimi kurcalayan durumların başında tabi ki kızlar geliyordu. Kızlar çok acımasızlar. Bazı kızlara göre de ben çok acımasız olabilirim fakat bu kendi durumumu değiştirmiyor ne yazık ki. Üniversitede kendimi özgürce ifade edebileceğimi sanmıştım, söylemek istediklerimin doğru anlaşılacağını. Fakat artık onlar okuduğum bölüme, ortalamama ve kariyer planlamama bakıyorlar. Eskiden en azından sadece tipime bakıyorlardı.

İşte bu nedenlerle yazıyorum. Dedeme saygımdan yazıyorum. Torunum ilerde pişman olmasın diye yazıyorum. Belki bir gün bunlar birikir de ortaya bir eser çıkar diye yazıyorum. Kafayı yememek için yazıyorum. Belki benim gibi hisseden bir başkası daha vardır ve yalnız olmadığını anlar diye yazıyorum. Belki hala beni anlayabilecek, benim de onu sevebileceğim bir kız kalmıştır diye yazıyorum. Fizik beni tamamıyla ele geçirmesin diye yazıyorum.

Beyni sulanmış bir KPSS'ci gencimizin de sınavdan çıktığında belirttiği gibi:

Beyin bedava!


HCA





BEDAVA

Bedava yaşıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yaşıyoruz, bedava.


Orhan Veli KANIK